2026 Bütçesi: “Asıl soru ‘ne kadar borç?’ değil, ‘hangi amaçla?’.”

François Bayrou 40 milyar avronun üzerinde tasarruf talep ediyor. Sayıştay, Uluslararası Para Fonu, Brüksel: hepsi oybirliğiyle "çaba" çağrısında bulunuyor. Peki hangi çabadan bahsediyoruz? Bir hatayı onarmak mı? Toplu bir hatanın kefaretini ödemek mi?
Bu emrin ardında, kamu borcuna dair aynı ahlaki anlatı hâlâ varlığını sürdürüyor. Kırk yıl boyunca "imkânlarının ötesinde yaşayan" ve çocuklarının geleceğini tehlikeye atan bir Fransa'nın anlatısı. Bu masalda, borç öncelikle ekonomik bir kısıtlama değil, kolektif bir günahın belirtisidir. Ve kemer sıkma politikaları -bu "çabalar"- borcu ödemek için dayatılan kefaret haline gelir.
Bu hikâye, köklü bir dini ve ahlaki imgeye dayanmaktadır; Almanca'da Schuld hem "borç" hem de "suçluluk" anlamına gelir. Hristiyan geleneğinde borç ve günah birbiriyle yakından bağlantılıdır, neredeyse iç içe geçmiştir. İsa'nın dili olan Aramice'de de, Yunanca'da olduğu gibi, aynı kelime her ikisini de ifade eder. En büyük borç, Yaratılış'ta geçen asli günahtır. Bu benzetme, borç algımıza nüfuz etmeye devam ediyor: asla basit bir muhasebe gerçeği değil, her zaman kefareti ödenmesi gereken bir suç. Başbakan buna "çıkışı olmayan bir lanet" diyor.
Bu sembolik ağırlık, çoğu ekonomistin özünde tehlikeli veya ahlaksız olmadığını belirtmesine rağmen, kamu borcuna duyulan sürekli güvensizliği açıklıyor. Önemli olan borcun seviyesi değil, kullanımıdır. Yine de, hayal gücümüzde vergiler meşru, borç ise bir kusur olarak kalır.
Bu ahlaki öyküde, kemer sıkma ve çalışma kefaret araçları haline gelir. Kemer sıkma tarafında ise deneyimler kanıtlanmıştır: 2008'den beri, bütçe kesintilerinin durgunlukları daha da kötüleştirdiğini ve gayri safi yurtiçi hasılanın yüzdesi olarak borcu artırdığını biliyoruz. Harcamaları bugün 40 milyar avro azaltmak, yarın borcu daha da artırabilir. Dolayısıyla kemer sıkma ekonomik bir çözüm değil, siyasi ve sembolik bir jesttir. Uluslararası bağışçılara güvence vermek için bir mesaj, halka devletin telafi ettiğini göstermek için bir mesaj ve son olarak liderler için ciddiyetlerini pekiştirmek için bir fırsattır.
Bu makalenin %50,81'i okunmayı bekliyor. Geri kalanı abonelere ayrılmıştır.
Le Monde